PAYİTAHT

Başarmak köleleştirir mi bizi? Sanmıyorum başarmak aslında hak edenlerin savaşını hızlandırır.

Aklımızın sınırlarında nöbet bekleme zamanı. Unutmamak ve unutturmamak için.

Ne çok şeyi unuttuk ya da gerçeğe aykırı olarak kurgulandık. Aslında bunun için ne çok zorlandık ve acı çektik.

Dün tahrif edilmiş tarihi diziler için söylediklerini unutup bu gün sırf eleştirmiş olmak için son derece başarılı bir yapıma kendileriyle çelişerek bambaşka şeyler söyleyenlerin amacını anlamak için çok zeki olmamıza gerek yok.

Biz başardıklarımızdan ziyade başaramadıklarımızdan sınanacağız aslında.

Evren mümkün varlıklardan meydana gelmiştir, yani biz mümkün varlıklar bunun hikmeti ile meşgul olduğumuz takdirde derinleşir ve giderek billurlaşırız. Mümkün varlıkların arasında zihni kayıtlarında artıklar ve virüsler bulunanlarla rağmen ve onlardan farkımızı ortaya koymak adına bunu başarmak zorundayız.

İnsanlık tarihini anlamak ve yorumlamak için zaman zaman ona dışarıdan bakmamız gerekir; bu tarihi olayları ve tarihi kimlikleri unutturulmuş ve kayıtları değiştirilmeye çalışılmış ve ne yazık ki başarılı olunmuş mümkün varlıklara daha iyi anlatabilmek için şarttır da.

Kimi zaman her şeyi kendimizden uzak tutmamız gerekir, bu algıyı yücelten bir durumdur bir anlamda. Bu bir başka anlamda kendimizi yorumlamak ve billurlaşmak ve her türlü kayıttan sıyrılıp gerçeğin muhteviyatına inmek için elzem olan bir durumdur ama günümüzde bunu başarabilmek ne zor.

Zıvanası çıkmış mümkün varlıkların bütün kötü niyetlerine karşın bunu başarmak gerekiyor.

Hatırlamak ve hatırlatmak için yavaşlayalım zira hız kadim olan ne varsa unutturmak için elinden geleni yapıyor.

Bir millete kasıtlı ve ziyanlı olarak unutturmak istedikleri ne varsa bunu tam aksine çevirmek ve başarmak için ise hızlanmamız gerekiyor. Bu yüzden asla ama asla söyleyeceklerimizi söylemekten geri durmayacak bazen de bilerek ve isteyerek söylemediğimiz için mümkün varlık olmanın şerefine erişeceğiz.

Bu bir oyun ise biz bu oyunu ne bahasına olursa olsun kazanmak mecburiyetindeyiz.

Biliyoruz ki evren’in kendisi de mümkündür. Evreni anlamak, evrenin dışında bulunan bir sebebin varlığına muhtaçlığımızı idrak ettiğimizde mümkün hale gelebilmektedir.

Evren’i ancak Evren dışında “Zorunlu Bir Varlık” yaratabilir. Ne var ne yoksa  (O) yaratmıştır, zamanı da, tarihi de, mümkün varlıkları da.

Dünü anlatan yapıtların kasıtlı ve cahilce eleştirenleri, duygu inceliğinden, tarih bilgisinden ve yapılmak istenenin neden yapıldığına zerre kadar kafa yormadan bunun üzerine kafa yoracakları yerde yargıç, mahkeme, savcı, olup suçlama yollarından başka bir şeye güç yetiremiyorlar.

Gönüllerini kadim değerlerimizi neslimize bütün baskılara rağmen anlatabilme gayretine açacak yerde, yıllarca yapılan bilinç erozyonunun giderek çoğalmasına su taşıyorlar ve bunu maharet sayıyorlar.

Aslında çok iyi biliyorlar unutturmak istiyorlar ve bunun için her şeyi hızlandırıyorlar zira unutturdukları zaman yerine kendi değerlerini boca edeceklerini biliyorlar öyle yaptılar yıllarca.

Bütün büyük olayların, büyük düşüncelerin, büyük eserlerin bir derdi vardır.

Ne var ne yoksa  “O”  yaratmıştır zamanı da, tarihi de, mümkün varlıkları da.

Mümkün varlıkların haslarına bunu merkeze alıp ne yapacaklarsa o başlangıçtan başlayarak yapmak düşer.

Büyük olmanın yolu da, bu bilinçten kayıtsız şartsız samimi, pür alın terinden geçer.

Başarmak köleleştirir mi bizi? Asla,  başarmak aslında mümkün varlıkların hasları için savaşını hızlandırır.