ÇERAĞ

Bu Mehdi meselesi ne Allah aşkına?

Mehdi konusu akideye dâhil mi?

Mehdi meselesi akideye dâhil değildir. Yani, bazı ehl-i iman Mehdiyi inkâr etse dinden çıkmış olmaz.

Ama Mehdi kim?

Mehdi, yol gösteren, hidayete eren, doğru yolu bulan, Allah (C.C.) tarafından kendisine rehberlik edilen, Kıyamete yakın dönemde zulüm ve adaletsizliğin her tarafı kapladığı bir zamanda gelip yeryüzünü adaletle dolduracağı ve İslam’ı hâkim kılacağı müjdeleyeceğine inanılan zattır.

İnanç Kuran da yer almadığı halde bazı ayetlerin yorumları, hadisler ve dini önderlerin sözlerine dayanır bu bilgi.

Peki, Mehdiyi şahıs olarak belirleyebilir miyiz?

Mehdiyi şahıs olarak belirlemek zordur. Hemen her hizip, kendi üstadını veya şeyhini mehdi görme temayülündedir. Mehdi olmak ayrı, kendini mehdi zannetmek ayrıdır. Nitekim zaman zaman bazı meczuplar çıkmakta ve kendilerini mehdi veya İsa olarak takdim etmektedirler. Hâlbuki mehdi kendisinin mehdiliğine değil, İslam’a davet eder. Bir peygamber “Ben Allahın elçisiyim, bana tabi olun” der. Ama mehdi, “Ben mehdiyim, bana uyun, yoksa küfre düşersiniz” diyemez. Olaya böyle bakmalıyız.

Hem Mehdi gelecek, geliyor diye yapmamız gereken ne ise onu ötelemek ve böyle bir beklenti içine girip yaşantımızı değiştirmek doğru değildir.

Kuran ve sünnet çizgisinde feraset sahibi insanlar olarak vazifelerimizi yapacağız.

Mehdi’yi gam putu yapmak giderek artmakta, gam putundan artık insanlar ellerini çekmeliler. Onu kutsamayı bırakıp gerçeği görmeliler. Karanlıklardan kurtulmalı insanlar kendilerini boğan, kısıtlamayan ve çürüten karanlıklardan, karanlık fikirli insanlardan. Fikirsiz bir eylemsizlik içinde debelenip durmamalılar.

Şairin söylediğinin aksine herkes bir çerağ olup yanmalı yeniden. Küresel sömürünün sülfür rüzgârlarının söndürdüğü her bir çerağ yeniden yanmalı ve her yeri aydınlatmalı.

Allah, insanı yarattı, ona akıl verdi içlerinden peygamberler gönderdi en sonunda da Kuran’ı gönderdi. Bundan maksat, insanın doğruyu Kur’an ve akılla bulmasını sağlamaktı.

Allah yarattığı kulunun karanlık kâinatın içinde ışıksız kalmasın, yolunu kaybetmesin ışığı bulsun istedi.

Yanlış görüş ve uygulamalardan kurtulmak, Kuran’ın ve sünnet ölçüsü ile mümkün olacaktı zira. Bunun başka bir yolu yok. İslâm, aklı yok saymaz ve onu yok sayarak insana yaklaşmaz. Salim bir akıl, vahyi yok sayıp inkâra sapmaz. Çünkü vahiy ve akıl, birbirine amaç ve araç kılınmışlardır. “aklı” nasıl yok sayarız. Akıllarımızı başkalarına nasıl teslim ederiz. Kur’an (Hiç akletmezmisiniz) diye kimi muhatap alıyor hiç düşünmüyor muyuz?

Ahir zamanda zuhuru mukadder olan Deccal’ı, haber veriyor dini kaynaklar. Deccal çıktı ve ordusunu harekete geçirdi de çağ yangını, yaşadıklarımız bu sebepten mi?

Deccal ve ordusu farklı bir dinin mensupları arasından beklene dursun; Biz deccalı içimizde mi besliyoruz öpe koklaya?

Ummadınız değil mi bizim dilimizden konuşabileceğini?

Hiç aklınıza gelmedi değil mi ‘Müslüman’ım’ diyeceği!

Deccalı hep kendi bedenimizin dışında arıyoruz öyle mi?

Deccal olduk da biz mi büyük bir bekleyiş içindeyiz hala.

Eğer öyleyse, neredesin ey Mehdi? Hani çıkacaktın Deccal’ın zuhuruyla?

Elin kolun bağlandı da çıkamıyor musun yoksa?

Yoksa Deccal adını Mehdi koydu da öylemi kurdu ordusunu herkesin gözüne soka, soka?

Kâfir yapmaz Müslüman’ın Müslüman’a yaptığını! Darbı meselini doğrulamaya mı çalışıyoruz?

Yoksa tek amacımız öldürmeye kalkmak mı yaratıcı tarafından korunan bu dini.

Ne beyhude bir kalkışma, ne zavallı bir başkaldırış.